YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ
ESAS: 2013/17244
KARAR: 2014/1220
Taraflar arasında görülen nişanın bozulmasından kaynaklanan
maddi-manevi tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece
verilen hüküm davalı-k.davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra
dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı-karşı davalı vekili, tarafların 4 yıl önce
nişanlandığını, davalının hiçbir sebep ileri sürmeden nişanı bozduğunu,
davacının evlenmeye kesin olarak inandığını, nişanlılık sürecinde tarafların
birlikte olduğunu ve davacının bekaretini kaybettiğini, davacının evlilik
imkanının kalmadığını, davacının kişilik haklarının zedelendiğini, psikolojik
bunalım içerisine girdiğini, nişanlılık döneminde birçok masraf yapıldığını,
nişan masraflarının kız tarafınca karşılandığını, birçok çeyiz eşyasının Iğdır
iline götürüldüğünü, bu eşyaların bir kısmının da davalı tarafından iade
edilmediğini ileri sürerek, 10.000,00 TL maddi, 40.000,00 TL manevi tazminatın
davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı-karşı davacı vekili, davacının maddi ve manevi
tazminat taleplerinin yerinde olmadığını, nişanın bozulması nedeniyle
maddi-manevi zarar gören tarafın davalı taraf olduğunu, nişanı bozanın davacı
taraf olduğunu, davalının evlilik birliğinin gerçekleşeği inancıyla ahlaki ve
geleneksel tüm görevleri yerine getirdiğini, 2 kez nikah gününün alındığını,
düğün hazırlığının yapıldığını, davetiyelerin bastırıldığını, düğün için tüm
masrafların karşılandığını, ancak davacı-karşı davalının isteği ile nikahın ertelendiğini,
davacı tarafından yapılan bir kısım çeyiz eşyalarının eksiksiz olarak teslim
edildiğini, bu eşyalar dışında harcamanın mevcut olmadığını belirterek,
davacı-karşı davalının açtığı davanın reddi ile, davalı lehine 10.000,00 TL
maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, asıl davacının açtığı maddi tazminat talebinin
kısmen kabulü ile 6.000,00 TL maddi tazminatın, 30.000,00 TL manevi tazminatın
dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak
davacıya verilmesine, karşı davacının açtığı maddi ve manevi tazminat
davalarının reddine karar verilmiş, hüküm davalı-karşı davacı vekili tarafından
temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni
gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik
görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
1-Davacı-karşı davalı lehine hükmedilen manevi tazminata
ilişkin temyiz itirazlarının değerlendirilmesi sonucunda;
4721 sayılı TMK.nun 121.maddesine göre, nişanın bozulması
yönünden kişilik hakları saldırıya uğrayan taraf, diğer taraftan manevi
tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.
Bilindiği üzere; manevi tazminat, haksız bir eylemin
yarattığı üzüntünün, duyulan elem ve acıların giderilmesini amaçlayan bir
ödencedir. Manevi zarar, mal varlığına dokunmayan, yaşam, sağlık, namus, sır,
aile mahremiyeti gibi mal varlığı harici varlıklarda meydana gelen azalma olup,
bu zarar manevi tazminatla giderilmeye, azaltılmaya çalışılmıştır.
Bir nişanın bozulmasının, taraflarda değişik şiddet ve
ölçülerde de olsa üzüntü yaratması ve menfaatleri haleldar etmesi doğaldır.
Doğal olan bu üzüntü ve menfaat ihlali manevi tazminata esas alınmaz. Ne var
ki, davacı nişanın bozulması nedeniyle, fahiş bir zarara uğramış ve bu nedenle
kişilik hakları da saldırıya uğramış ise bu durumun ispatı halinde manevi
tazminata hükmedilebilir.
Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı
teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, ekonomik
durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre
değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını
etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü
kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre
hüküm vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilmiştir.
Hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı
gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır.
Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını
da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre
belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen
tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Somut olayda, tarafların yaklaşık 4 yıl nişanlı kaldıkları,
nişanlı kaldıkları süre içerisinde cinsel birliktelik yaşadığı, davacının bu
nedenle yaşamış olduğu bölge de dikkate alınarak evlilik şansını yitirdiği ve
manevi zarara uğradığı ileri sürülerek manevi tazminat talebi bulunmaktadır.
Davacı-karşı davalı H...`ın davalı-karşı davacı ile kendi
rızası ile birlikte olduğu anlaşıldığından manevi tazminatın belirlenmesinde bu
hususun da dikkate alınması gerekmektedir.
Hal böyle olunca; nişanın bozulma şekli, davacının (karşı
davalı) olaydan etkilenme derecesi, olayın özellikleri, ekonomik olgular ve
yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde, mahkemece davacı (karşı davalı) için takdir
edilen 30.000,00 TL manevi tazminat miktarı fazla bulunmuş, mahkemece daha
düşük miktarda manevi tazminata hükmedilmesi için hükmün bozulmasına karar
verilmiştir.
2-Davacı-karşı davalı lehine hükmedilen maddi tazminata
ilişkin temyiz itirazlarının değerlendirilmesi sonucunda;
Mahkemece, bilirkişi incelemesine gerek duyulmadan dürüstük
kuralları çerçevesinde hakkaniyet gereği evlenmek amacıyla yapılan harcamalar
ve katlanılan fedakarlıklar karşılığı olarak davacı-karşı davalı lehine
6.000,00 TL maddi tazminata hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Ancak, mahkemece hükmedilen 6.000,00 TL maddi tazminat
miktarını nasıl belirlediği, hangi delilleri esas aldığı karar gerekçesi
açıklanmamış olup Yargıtay denetimine uygun değildir.
Mahkemece, davacı-karşı davalının maddi tazminat talebine
dayanak olarak mahkemeye sunduğu deliller değerlendirilerek, davacının nişan
nedeniyle yapmış olduğu harcamalar tespit edilip maddi tazminat miktarının
Yargıtay denetimine uygun ve açık olarak belirlenmesi gerekirken, yazılı
şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bu nedenle bozulmasına
karar verilmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde
tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu
nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince
BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene
iadesine, 29.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
https://izgi.hukukofisi.net/
https://izgi.hukukofisi.net/
Yorumlar
Yorum Gönder
Yapılan yorumlarda hukuka aykırılık tespit edilmesi halinde ilgili kanunların hükümleri uygulanır.